Yunanistan Komünist Partisi’nin resmi yayın organı olan ‘‘Rizospastis’’ gazetesinin 13 Aralık 2013 günü yayımlanan başmakalesi, Sivil Toplum Örgütü’nün (Uluslararası Maden İnisiyatifi), İran’daki faaliyetlerini afişe etti. ‘‘Pandora’nın Kutusu’’nun içinden, örgütü’nün rengini verdiği bir yolsuzluk seli çıktı. Yapılan suçlamalara göre bu özel örgüt, devletin parasını kötüye kullanan Dışişleri Bakanlığı ile birlikte Lübnan, Irak ve Bosna- Hersek bölgelerindeki madenleri temizleyebilmek için, Yunan devletine 9 milyon euro kayıp yaşattı. Dışişleri Bakanlığı’nın dışında 14 başka bakanlık da defalarca örgüte bağış yaptı. Bu bağışlar, “gönüllü yangınla mücadele’’den ‘‘Kuzen Kore’nin Hristiyanlaştırılması’’na kadar hayal gücü barındıran bir sürü proje için yapıldı.
Bu örgüt skandalıyla ilgili olarak Yunan burjuva medyası tarafından vurgulanan nedir? Hangi politikacı bu fonlamadan sorumludur, ne kadar para israf edilmiştir, bu paradan kim yararlanmıştır? Evet, bütün bunlar açığa kavuşturulmalı, soruşturma tamamlanmalıdır fakat bu dava bunlarla sınırlı kalmamalıdır.
Soru, sözde sivil toplum örgütlerinin (STÖ) kimler için yararlı olduğudur. Hatırlıyoruz, bu örgütler ilk ortaya çıktıklarında katılımcılık araçları olarak tanıtıldılar, örgütlü emek ve halk hareketleri arasındaki çatışmanın içinde “sivil toplum’’ organları olarak tanıtıldılar.
Avrupa Birliği programları çerçevesinde, çürümüş değerlerin propagandasını yapmak ve halk karşıtı politik çizgisini sürdürmek için bu örgütleri destekledi ve finanse etti.
Hatırlıyoruz ki, ülkemizin geçmiş yıllarında STÖ’leri destekleyen programları sürdürmeye yönelik bir yasa düzenlendi. Bu programlar, insanları 5 aylık kontratlarla, belediyelerde açlık sınırındaki maaşlarla çalıştırdılar, günlük ödemelerle milyonlarca işsiz insanın ihtiyaçlarını sömürdüler.
Ve şunu da hatırlıyoruz ki belediye başkanlarının, PASOK(Panhelenik Sosyalist Hareket), ND(Yeni Demoktasi) ve sol taraf SYRIZA’ya(Radikal Sol Koalisyon) bağlı komisyon üyelerini destekleriyle Sivil Toplum Örgütleri, çocuk aşıları, “Yaşlılar için evde sağlık” gibi birçok sağlık yardımlaşmasını üstlendiler. Bütün bunlar öncelikli sağlık servislerinin azlığı, eksikliği ve kaldırımalarının sonucudur. Ve bu örgütler, AB fonunu bu işler için aldılar…
Dışişleri bakanlıkları bütün dünyada bu tür organizasyonları, insancıl faaliyetler bahanesi altında destekliyorlar. Fakat gerçek amaçları, çeşitli ülkelerde çok ulusluluğu yaymak ve bu şekilde ekonomik sektörlere girmek adına bir yol açabilmektir. STÖ’ler, SSCB’nin çöküşünden sonra Doğu Avrupa ve Balkan ülkelerine nüfuz edebilmek için milyarder George Soros’un adı çıkmış “Toplum Vakıfları Aç” kampanyası gibi saf politik-finansal faaliyetler amacıyla kurulmuştur.
Tabi ki, bu kategorizasyona girmeyen Sivil Toplum Örgütleri de vardır fakat onlar kurallara aykırıdır.
Sözde STÖ’ler, emperyalist aparatlar ve burjuva hükümetler elinde yararlı ve önemli araçlardır. Bazen gerici yeniden yapılanma teşviki için kullanılırlar. Diğer zamanlarda halk karşıtı politik çizgiyi korumak için kurulan mekanizmaları sürdürmeye yararlar. Bazen, kendilerini tekelleşmeye karşı çevreyi koruyan muhafızlar olarak sunarlar. Fakat sonunda, bir ya da birden başka rakibin piyonu olarak ortaya çıkarlar. Ve başka zamanlarda da, insancıl yardım maskesi altında emperyalist sızıntının en yararlı araçlarıdırlar.
Yunanistan Komünist Partisi (KKE), popüler güçlere hizmet ettikleri zaman, gönüllü faaliyet ve katkıların lehine bir duruş sergiler. KKE, insanların isteklerini sömürerek sosyal katkı sağlayan ve bunu çalışan sınıfın aleyhine kullanan burjuva sınıfının üstlendiği gönüllü çalışmalara olan tepkisini tekrar dile getirdi.